Kaya

    1024 576 Nazlı Üsküplü Erbay

    Bir zamanlar bir kral, şehri saraya bağlayan yolun üstüne kocaman bir kaya koymuş. Kendisi de pencerede oturup “Bakalım neler olacak” diyerek bu kayayı izlemeye başlamış.

    Gel zaman git zaman; ülkenin en zengin tüccarları, kervancıları, saray görevlileri, sanatkarları, bilim insanları, halk kralın sarayının yolundan pek çok kesimden pek çok kişi gelmiş, geçmiş.

    İşin garip tarafı bu insanların hiçbirisi kayayı kaldırmaya yeltenmeden, kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler. Hatta bu insanların çoğu kralı da eleştirmişler: “Halkından bu kadar vergi alıyorsun ama daha kendi sarayının önündeki yolu bile temiz tutamıyorsun.” 

    En sonunda saraya düzenli olarak sebze ve meyve getiren bir köylü çıkagelir. Yoldaki taşı görünce ilk başta oda şaşırır. Daha sonra sırtındaki küfeyi yere indirir. İki eli ile kayaya sarılıp, zar zor onu itmeye başlar. Sonunda her ne kadar yorulmuş olsa da kayayı yolun dışına itmeyi başarır. Tam küfesini geri almaya çalışırken bir şey dikkatini çeker. 

    Aman o da ne öyle? Yolda tamda kayayı çektiği yerde minik bir çukur ve çukurun içinde bir kese altın vardır ve birde içerisinde kraldan bir not:

    Bu altınlar kayayı buradan çeken kişiye aittir.

    Kral

    Bu hikayeden çıkarmamız gereken ders; hayatımızda karşımıza çıkan her zorluğun aslında olumsuz şeyler olmadığıdır. Yaşadığımız bazı zorluklar bizlerin hayatını kökten değiştirecek mucizeler olabilirler. Bir diğer çıkarım ise kimseden bir karşılık beklemeden yaptığımız tüm iyiliklerin evren tarafından bize geri dönmesidir.

    Leave a Reply

    Your email address will not be published.